28 Aralık 2015 Pazartesi

Tecrübelediklerimizden Misiniz?

Tecrübe... sizi tenzih ederim ki acı ve sıkıcı(boring) bir gerçektir. Kendinize en kaba kelimeler ile yürümenizi gerektirir. İlk beş saniyede suçlu ararsınız. Sonraki 10 saniyede kendinize kızarısınız ve geri kalan bütün zamanda ikisini birden yaparsınız. En az 1 saat, maximum ömrünüz boyunca da bu duruma devam edersiniz. Kendiminkilere dayanarak söylüyorum ki tam olarak olay şöyle gerçekleşir.

26 Aralık 2015 Cumartesi

Ne Yaptın Çocuk

Lütfen koltuklarınızı dik konuma getirip kemerlerinizi bağlayınız. Uçuşa geciyoruz. Please...... yok şaka. İngilizcesini yazmayacağım tabi ki. Ama acil durumlarda maskeyi önce kendinize sonra çocuğunuza takabileceğinize inanıyorsanız, inanın o ikazı 5 dilde söyleyebilirim. Ne diyorum ya ben? Sen bana ne yaptın çocuk?
.

23 Aralık 2015 Çarşamba

Memleket Meselesi



 Arabada oturmuş beklerken bir yandan da lacivert’in memleket dosyasını okuyordum. Ara sıra kafamı kaldırıp gelen geçene bakıp tekrar dergiye dönüyordum. Birinin size baktığını aanlarsınız da refleksi olarak siz de bakarsanız ya hani işte öyle oldu. Kafamı kaldırdım annemin yanındaki teyzenin bana baktığını gördüm. Gülümsedim. Belli ki annem yine sokakta biriyle kanka olmuş arabada oturan da kızım demişti. Sanki bende annemin dediğini duymuş da tasdikler gibi kafamı salladım.

21 Aralık 2015 Pazartesi

Fotoğraf Dediğin

 İlk fotoğraf Fransa'da tam 8 saatte çekilmiş. O da öyle bildiğiniz fotoğraflara pek benzemiyor. Siyah-beyaz hatta öyle ki  ne olduğunu anlamak için de baya bir incelemek gerekiyor. Şimdilerde ise sekiz saatte 8.000 tane ve hepsi aynı netlikte fotoğraf çekmek mümkün. Aslında 1826’lara kadar gitmesekte bir 30-40 yıl öncesine kadar da fotoğraf bu derece sınırsız değildi. Öyle çat pat çekilmezdi 36lık film vardı bir kere. İşte teknolojiyle birlikte kotalar sınırlar kalktı peki kalksa da fotoğraf anlamını kaybetti mi?

19 Aralık 2015 Cumartesi

Rengarenk Bir Hesap

Elif Kübra’yı yaklaşık 1 yıldır Insagramdan takip ediyorum. Resim yapmayı çok seven biri olarak onun fotoğraflarına hayran hayran bakıyordum. Gerçekten tartışmasız çok rengarenk bir hesabı var. Sonra bir gün paylaştığı fotoğrafın altına ‘’çalıştığı okulun duvarlarına resim çizmek de resim öğretmeninin görevidir’’ yazmıştı ve üzerine Muş diye etiketlemişti. Hemen bir merak oluştu bende ve mesaj attım Elif Kübra’ya röportaj teklif ettim. O da kırmadı Kabul etti. Şimdi sizi onunla başbaşa bırakıyorum J

18 Aralık 2015 Cuma

Marmara İlahiyat Camii



 1) Bir yere gitmeden once kisa bir arastirma yapmak yeni huyum oldu. Farkli sehirleri birakin yasadigim sehir de dahi gidecegim yerin ilk once bir tarihcesini, cikis noktasini arastirip ona göre hareket etmeyi cok sevdim. O dırakşardan biri Marmara İlahiyat Camii. 

12 Aralık 2015 Cumartesi

Kitap Önerisi: İmdat, Aşık Oldum!

 Geçen hafta kargodan gelmiş kitaplara bakarken ‘’Cüneyd Suavi’’ ismini görünce nasıl sevindiğimi anlatamam. Küçükken kitap okumayı çok severdim en çok da Selim Gündüzalp’in ve Cüneyd Suavi’nin kitaplarını. Hatta evde bazı kitaplarından iki tane olurdu. Bir annem alırdı bir dedem.

11 Aralık 2015 Cuma

Semt Pazarları

 Kargaşadan düzen doğar mı doğmaz mı diye sorsalar benim vereceğim cevap Semt Pazarlarıdır. Her türlü kaosun olduğu bir ortam. Ses, görüntü, kalabalık.... sağa gidenler, soldan gelenler, ayağınızdan Pazar arabası geçirenler, her gün gördüğü komşusunu sanki ilk defa görmüşçesine sarılıp sohbet edenler, çadırların üstünden boşalan sular, bağıra çağıra domates satan amcalar, maniler ve daha neler neler.....

8 Aralık 2015 Salı

Size de Oldu Mu?


Size hiç oldu mu?
Başkasına olsa nasıl sabrediyorsun diyeceğiniz şeyler?
Nasıl oldu da cevap vermedim dediğiniz kişiler?
Zamana karşı hayret ettiğiniz anlar?
Kimi zamanda lafı tam yerine kondurmalar?
Meyve yerken peçeteye dokunamamalar?
Kahkahanın en güzel yerinde donup kalmalar?

3 Aralık 2015 Perşembe

Potansiyel Her Şey

 21. yüzyılda doğmuş ve yolunuz öyle ya da böyle sosyal medyadan geçmişse gerçekten çok şanslısınız. Çünkü siz artık potansiyel bir her şeysiniz. Siyasal ilişkilerde uzman, ticarette demirtaş, ekonomist, photographer, designer hatta hatta inanmayacaksınız belki ama makinist bile olabilirsiniz. Sonuçta bir trene bakar. Kolay dostum kolay...

27 Kasım 2015 Cuma

Alışma Hastalığı

 Alışmak en büyük hastalık. İnsan, zaman denen illete yenik düşüyor. Hayatta alışamam dediği her şeye mutlaka alışıyor. En kötüsü tavizin tavizi doğurduğu şu dünyada alışıldık şeylerde yeni alışılacak olayları beraberinde getiriyor. Düşünsenize. Nelere alışmadık ki şu son bir kaç yılda...

21 Kasım 2015 Cumartesi

İstanbul Sokakları

 Salı günü yazdığım bir gezi yazısı vardı. Henüz okumadıysanız buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Orada bahsettiğim erkek nüfusu ağırlıkta, eski dar İstanbul sokaklarından bahsetmek istiyorum sizlere. Esnaf ve dar sokaklar... kaybolmuş İstanbul ruhu....

19 Kasım 2015 Perşembe

Dolap Düzenleme Yöntemleri

 Kocaman bir oda olsa, milyon tane dolap ve 4 milyon tane rafı içinde bulundursa yine de benim yerleştiremediğim sığdıramadığım eşyalarım olur. Çok aldığım için yok bu kadar ıvır zıvırım atmaya kıyamadığım için varlar (–dı). Az önce bir dolap düzenlemesinden yeni çıktım. Bilinçsizce bir sürü eşyamı attım. Pişman olmam an meselesiyken dedim dur, okuyucularımla deneyimlerimi paylaşayım.

17 Kasım 2015 Salı

Karaköy - Sirkeci - Eminönü


 ‘’Yok yok ben doğma büyüme İstanbullu olamam’’ dediğim günlerden birindeydim yine. Bir de Galata’daki merdivenlerin önünden geçtiğimde ‘’yok artık dünya bildiğin yuvarlakmış be kardeşim’’ dedim. Ayıp ediyorsun karşı yakaya gezmek için geçip de fıstıkla harikalar üreten amcama uğramadan döner miyim? Karaköy demişken grafitlilerini fotoğraflamadan da olmaz tabii.

15 Kasım 2015 Pazar

İdeal Kahve Tarifi

Süslü bir fincanı olsun. Kırk yıl hatırı olacak bir arkadaşı olsun, eşlik edeni olsun. Şöyle otantik ama biraz da butik bir mekanı olsun. Manzara işi biraz sakat. Öyle güzel manzarayı hemen her mekana vermezler. Ama bulduysan en boğazlısından o da olsun. Bol köpüğü, gıybete ve dedikoduya kaçmayacak ufak havadisleri olsun. Eşi dostu yoksa bir kitabı ama yani o da yoksa en azından bir defteri kalemi olsun. Ahşap bir masası, bir şerbeti mutlaka olsun. Olsun. O da Olsun. Ne diyorum biliyor musunuz?

7 Kasım 2015 Cumartesi

Ders Çalışma Yöntemleri


 Baktım bütün bloggerlar ders çalışma yöntemlerini anlatıyor. Bende bir fikrimi beyan edeyim dedim ve meslektaşlarıma (öğrenci arkadaşlarıma:) kendi çalışma disiplinimi anlattım. Dipnotu girişte vereyim hiç bir zaman 100, 95 geçmemişimdir ha ama yok bana 80-70 de yeter diyorsanız buyrun gelin.

4 Kasım 2015 Çarşamba

Kafam Karışık


 Şu aralar herkese dediğim tek bir cümle var. "Kafam karışık." Tek tepki alıyorum. "Neden?" Bilmiyorum. Bilsem karıştırmam zaten. Ya da biliyorum ama ne yapacağımı bilmiyorum. Ne yaptığıma. Ne dinlediğimi. Neyi komik bulduğumu bile. Bilmiyorum. 

2 Kasım 2015 Pazartesi

Sözcü Okuru Hakarete Alışık Mı?

elhamdülillah
Kısa bacaklı, beyaz çoraplı, dağdaki çoban kısacası soyunmayı marifet sanmayanlar olarak bugün bize elhamdülillah çok güzel. Az önceki cümlemden anlaşılacağı gibi hakarete alışığız. Öyle ki benim favorim bile var ‘’örümcek kafa’’. Her neyse diyeceğim o ki  ‘’Biz alışığız da Sözcü okuru aşağılanmaya, hakarete alışık mı?''

28 Ekim 2015 Çarşamba

Sergi: Ebrularla Esma-i Hüsna

 Sergi sergi, müze müze, dolanabilirim.  Tarihi sokakları, sarayları, camileri karış karış gezebilirim. Tarih olsun, sanat olsun yeter. İşte bu kafada iki arkadaş üç saat ders arasında 2 müze gezdik. Biri Deniz Müzesi diğeri ise hemen onun yanındaki Milli Saraylar Saray Koleksiyonu Müzesindeki Ebrularla Esma-i Hüsna Sergisi.

23 Ekim 2015 Cuma

Kitap Önerisi: İki Dirhem Bir Çekirdek

Biri size ‘’Yunus emre çeşmesinden içesin’’ dese size dua edilmiş zannedebilirsiniz. Oysa ki anlamı hiçte öyle değil.  Karamanın koyunun oyunu nereden geliyor peki bir fikriniz var mı? Kaş yaparken göz nasıl çıkarılır? İpe un serilir mi? Bunlar gibi onlarca deyimin hikayelerini bilmek ister misiniz? O zaman size bir kitap öneriyorum: İskender pala- İki Dirhem Bir Çekirdek.

22 Ekim 2015 Perşembe

Bihter Zekasızgiller

 Aslında bu akşam bilgisayarın başına bambaşka bir yazı için oturdum. Ancak arkada açık olan tvde Kösem Sultan saçmalığının haberini duyunca bir gazetecilik-tarih öğrencisi olarak dayanamadım. Tamam madem Osmanlıyı sizin bize vermek istediğiniz gibi öğreniyoruz. Tamam madem ben kendimi parçalasam da sizin rezil diziniz rating rekorları kıracak. Olsun ben yine de konuşacağım. Kim okursa okusun belki birinin daha o diziye tepki vermesine vesile olurum. Başlamadan söylüyorum. Lütfen gelin bu iğrençliğe maruz kalmadan tepkimizi koyalım.

19 Ekim 2015 Pazartesi

Diyorum Ya Oyun Mükemmel


 Şu hayatta bir ülkenin başına gelebilecek en kötü şey ne olabilir diye durup düşündüm. Acıları paylaşamamak; sevinçlerde bile aradan somurtarak nefret nidalarının atılması geldi aklıma. Sonra kendi kendime dedim Neden? Ve nedenime de bir cevap buldum...

17 Ekim 2015 Cumartesi

Çiçek

Çiçek
Çiçek.
Sarı çiçek.
Açan sarı çiçek.
Otoparkta açan sarı çiçek.
Her sonbahar, otoparkta açan sarı çiçek.
Tekerleğin altında, her sonbahar otoparkta açan sarı çiçek.
Ne diyorum biliyor musunuz?

15 Ekim 2015 Perşembe

Hayal Kurmak Üzerine

 Hayal kurmak bir meslek olsaydı. Şimdilerde richie rich olmuş sadece hafta sonları ülkeme uğrayıp,  geri kalan zamanlarda dünyayı karış karış geziyor olurdum.. Anlayacağınız öyle böyle hayal kurmam. Hayallerimi duysanız inanmazsınız. Yok valla inanamazsınız. Hayal kurmak bende alışkanlık gibi bir şey. Kimileri burcundan diyor da ben venüsle marsın hareketlerinden pek anlamıyorum. Bildiğim bir şey varsa kendimi bildiğimden beri hayal kurduğum.

14 Ekim 2015 Çarşamba

Cins, bir dergi

 Sizinle uzun zamandır dergilerden konuşmadık. Hazır dergi festivalleri başlamak üzereyken, editörler okuyucuları ile buluşmak için gün sayıyorken ben de size yeni bir dergiden bahsedeyim. Yazar kadrosu oldukça geniş. Kimler yok ki? Bekir Develi, İbrahim Tenekeci, Haşmet Babaoğlu, Furkan Çalışkan... İçerik bakımından da dopdolu. Zaten siz de çoktan anladınız hangi dergiden bahsettiğimi ama ben yine de dile getireyim: ‘’Cins.’’

7 Ekim 2015 Çarşamba

Diş Doktorlarını Sevin

 Dişçiden korkmak gibi bir lüksüm hiç olmadı. Korkmadım mı? Korktum.. kaçmadım mı? İşte onu yapamadım. Kaçamadım. Gidip kendim teslim oldum. ‘’Tamam dedim ne yapacaksan yap’’. Ama yani insafsız, o korkunç aletleri dizmişin bir de ayıp değil mi? İkinci kısmı içimden dedim tabi. Ama size dişçiden korkamamanız için bir yazı yazdım. Elimden gelen buydu onu da ardıma koymadım.

4 Ekim 2015 Pazar

Modern Zaman Küçük Prensi

 Dünden haber vermiştim, bugün için sizlere modern zaman küçük prensi hikayesini anlatacağımı. Dünkü yazımı okumadıysanız ilk önce ona bir göz atmalısınız (buraya tıklayınız). Okuduysanız bugüne dönelim ve hikayeme başlayalım.

3 Ekim 2015 Cumartesi

Küçük Prens

 Hani bazen neden büyüdüm diye soruyoruz. Hani böyle bizden beklenenlere ama en çok da bizim bizden beklediklerimize şaşıyoruz.. Belki de en çok küçükken neden bu kadar büyümek istediğimize anlam veremiyoruz.   Büyüdükçe unuttuklarımıza yanıyoruz. Boğuluyoruz. Daralıyoruz. İşte o zamanlarda Küçük Prensi hatırlıyoruz.

30 Eylül 2015 Çarşamba

Sergi: Evvel Zaman Makinesi


 

 Sonbahar ve kış,  şehir içi aktiviteleri için en doğru zaman. Sergileri gezmek, seminer ve sempozyumlara katılmak, sinemaya gitmek ve daha neler neler... Lacivertin bu ayki etkinlik sayfasında okuyup gitmeye karar verdiğim Nişantaşı Bozlu Art’da ki  Server Demirtaş’ın ‘’Evvel Zaman Makinesi’’ sergisini dün gezdim.

28 Eylül 2015 Pazartesi

Erken Kalkan Biri


Erken kalkan yol alır; bugünün işini yarına bırakma, aman geç kalma erken gel.... ve daha neler neler. Kısacası bütün atalarımız yatmamış, durmamış gelecek nesiller erken kalksın diye laflar söylemiş. Kafa patlatmış. İyi de erken kalkmak her zaman iyi bir şey mi ki?

22 Eylül 2015 Salı

O Eski Bayramlar


 Bayram.. sanırım kendimi şanslı ilan edebilirim. Küçükken güzel bayramlarım olmuştu. Kimse tatile gitmezdi. O reklamlardaki kalabalık sofralar sadece reklamlarda kalmış olsada ne biliyim. Oturmuşluğumuz ikinci sofraya kalsada gördük o sofraları.  Bayram işte bayramı yaşamıştık biz. Şimdilerde ise

21 Eylül 2015 Pazartesi

Direniş: Suriye'de Yaşam


 Suriye’de yıllardır süren bir iç savaş var. Her gün yüzlerce Suriyeli Türkiye başta olmak üzere başka başka ülkelere göç ediyorlar. Savaştan kaçıp sığınacak bir liman arıyorlar kendilerine.  Peki ya geride kalan koca bir ülke, Suriye? Ülkesini bırakıp gelemeyen binlerce insan. Ya Halep? Ya Şam? Ya Aleppo?

20 Eylül 2015 Pazar

Söz Uçarmış

Söz uçar yazı kalır demişler. Çok da doğru demişler. Bunu unutmam deyip not almadığım her şeyi mutlaka unutuyorum. Unutmamak için not almaya başladım. Ancak her seferinde farklı yerlere ne biliyim okuldaysam defterin köşesine,  telefonuma ya da orada o an yanımda bulunan bir kitaba deftere yazıyordum. Çok kopuk oluyordu böylede. Tamam unutmuyordum ama bu seferde kaybediyordum..

17 Eylül 2015 Perşembe

O Çayı Sevmeyecektim

 Yaklaşık bir haftadır yazmıyormuşum. En son yazdığım yazılarda da hep bir acı ve keder hakim. Bu gün biraz neşeli bir konuyla geri dönüş yapayım dedim. Ve size bir yaştan sonra gelen hamur işi sevdasını yazdım. O ne be mi diyorsunuz?  Be mi? Dur kibar olmadı bu, aman o konuyu başka zaman konuşuruz şimdi asıl meseleye dönelim biz.

8 Eylül 2015 Salı

Takvim Yapragi

Bazenleri gider takvimden rastgele bir yaprak açarım. Öyle güzel sözler çıkar ki kanım donar, ruh halime uyar. Ya da günüme anlam katar. Alışkanlık bende ki abahları okula gitmeden okurduk küçükken. O zamanlar özlü sözler twittera düşmemiş tabi edebi değeri var altında milyon tane anlamı var. aşk değil bir tek...

5 Eylül 2015 Cumartesi

Sosyal Medya Diyeti

 Diyete var mısınız? Yok öyle kibrit kutularıyla, kepekli ekmeklerle filan değil benim diyetim. Benimki sosyal medya diyeti. Nasıl mı? Şöyle anlatayım bir yaz boyunca telefonu elinden düşürmeyenlerden misiniz? Eğer öyleyse yapmanız gereken oldukça basit sadece bu yazının devamını okumak.

3 Eylül 2015 Perşembe

Ne Ara Bu Hale Geldik?

Yazın kıyılardan taş toplanır. Deniz kabuğu toplanır.
-Dı
Sonra pet şişeler
Çikolata çöpleri toplanır
-Dı
Yetmedi
Büyük insanların, büyük hayalleri 
Nefesleri toplanır
-Dı
Şimdilerde 3 yaşındaki çocuk cesetleri....
Bu ayıplar bize fazla; bu ayıplar insanlığa fazla... 
Uyarı:Blogumdaki yazıları kaynak göstermeden kullanmak kesnlikle Yasaktır.
Facebook.com/zamanedenemeleri
Instagram.com/symakrlkn

2 Eylül 2015 Çarşamba

İstanbulda Turist Olmak

Eylül, geldiyse eğer yeni yıl gelmiş demektir. Sonbahar, yapraklardan düşen ağaçlar, gündüzü kimi zaman sıcaktan bayıltsa da gecesi serin olan günler başlamış demektir. Ama en çok da İstanbullu için şehir de turist olma vaktidir.

30 Ağustos 2015 Pazar

Lliste: Yatacak Yeri Yok


 Şu hayatta bazı şeyleri bulan insanların yatacak yeri olmadığına inanıyorum. Allah affetsin ama belki de kalbimden kalbimden istiyorum. Bu gün size kendi tespitime göre yatacak yeri olmayan insanlar listesini yaptım. Evet ciddi ciddi böyle bir liste yaptım...

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Hep Aynı Klişe, Bana Düşmez Ama

 Hatırlıyor musunuz? Geçtiğimiz aylarda klişeler hakkında konuştuğumuz iki (ilki için buraya ikincisi için buraya bakabilirsiniz) yazı vardı. İşte onlara bir üçüncüsünü ekleyelim istedim ve dedim ki ‘’ Bana Düşmez Ama’’  yine de yazayım.

23 Ağustos 2015 Pazar

Çöpe Atamam Ki

  Atma, verme, gün gelir lazım olur, biriktir biriktir ki eşyaların içinde boğul, kaybol. Neyden bahsediyorum biliyor musunuz hepimizin evinde oluşan teknoloji çöplüğünden.

20 Ağustos 2015 Perşembe

NEDEN BİR OLAYIM?

 Paylaşamıyoruz. Olmuyor. Yapamıyoruz. Bir yumruk, bir bilek, bir yürek olamıyoruz. Birlikte gülemiyoruz. Birlikte ağlayamıyoruz. Hepsini geç birlikte yaşayamıyoruz. Ama zaten nasıl bir olabiliriz ki?

5 Ağustos 2015 Çarşamba

.

 Geçtiğimiz bahar döneminde Bilişimin Temel Kavramları diye bir ders almıştım. Üniversite hayatımda aldığım en garip derslerden biriydi. Günümüz teknolojilerinden çok gelecekteki önlenemeyecek süper belki de hiber üstü hiber teknolojilerin getireceği sorunları ele alıyordu. Biraz paranoyakça gelmişti dersi aldığım zaman çünkü bir gücün bizi sürekli gözetleyeceğini filan söylüyordu. Ancak geçen gün yaşadığım olaydan sonra baya da gerçekçi ve maalesef hiç de o kadar uzak olmayan bir tarihlerde gerçekleşecek olaylar olduğunu kabullendim. Meğer biz açıkça ‘’GÖZETLENİYORUZMUŞUZ’’. Nasıl mı?

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Yazasım var ama kelimelerin kifayetsiz kaldığı zamanlardayız yine. Ne güzel unutmuştuk bu acıları. Ne güzel şehit haberi yoktu kaç zamandır. Birileri huzurumuzdan rahatsız oldukça attıkları yeme hemen geliyoruz. Hadi bizi birbirimize katsınlar diye can atıyoruz sanki.

16 Temmuz 2015 Perşembe

Başlıksız Yazı


Çoğu zaman kendimle çelişiyorum.
Bazen diyorum ki yazık günah, bazen diyorum haram zıkkım. Bazen gidip dövesim geliyor, yok yok hiç bir zaman sarılıp öpesim gelmiyor. 
Ara sıra Anlıyorum ama çoğu zaman hayretler içinde kalıyorum. Ara sıra gülüyorum sonra hemen durup düşünüyorum. 
Kimi zaman kullanılmış gibi hissediyorum, kimi zaman kullanılmayı kabulleniyorum. Kimi zaman bakıp duruyorum sonra durduğuma yanıp kızıyorum. 
Barış kazansın istediğim günler yok değil mesela kavga da olmasın demem.... Kaba kuvvet hoş değil lakin hakkı da kötektir belki!? 
Ne dediğimi anlamış olsanız dahi neden dediğimi anladığınızı sanmıyorum. Belki de ben bile beni anlamıyorum. 
Uyarı: Blogumdaki fotoğraf ve yazıları izinsiz kullanmak Kesinlikle Yasaktır!

5 Temmuz 2015 Pazar

Gül'ümsedim

 Çiçekleri sevsemde çiçek alacak olsam önceliğim gül olmaz. Lakin fotoğraftaki gül bana çok eskileri hatırlattı. Sizinlede paylaşmak; Ramazan suskunluğumu bozmak istedim. Anımsadım, gülümsedim...

23 Haziran 2015 Salı

Bu Aralar Ne Okusam? Hz. Muhammed'in Hayatı

 Bağdat Caddesi'nde bir kitapçıda öylesine raflara bakınıyordum. Yanımdaki kadının, görevliye Talha Uğurluel’in Hz. Muhammed’in Hayatı adlı kitabını sorduğunu duyunca refleksif olarak döndüm. Garip gelmişti. Mekan Bağdat Caddesiydi sık sık gittiğim bu kitapçıda genelde Kafka, Yılmaz Özdil ne biliyim Enver Aysever gibilerinin kitaplarını sorarlardı. Bu kez cidden dikkatimi çekmişti. Bir de üstüne görevli maalesef kalmadı demez mi? Meğer....

13 Haziran 2015 Cumartesi

Duyarlılık Neydi? Emekti!

Bu yazımda ‘’Duyarlılık’’  kelimesinin üzerinde duralım istedim. Şu sıralar sanki farklı bir boyuta taşındı anlamı. Duyarlı olma durumunu sadece sözde ve kendimizden başkasını duyarlılığa davet ederken kullanıyoruz. Kimsenin fiile döktüğü yok hani....

10 Haziran 2015 Çarşamba

Sabır ve Sağduyu


 Seçimden kaosla çıkmış olsakta ümit var olup toparlanma zamanı. Yeni yollar kat edebilmek için işine, gücüne, devletine dört elle sarılma vakti. Sonuçtan memnun olmasak da; vergimizin gideceği yer dağlardaki inler olsa da Allah’a havale etmek en güzeli. Bunların hepsini alıp bir kenara koymuyoruz önümüze alıyor ve ne için çalıştığımızı hatırlayıp ders çıkartıyoruz. Benim şu aralar yaşadığım her şeyden ders çıkarmak en büyük huyum oldu.