11 Aralık 2015 Cuma

Semt Pazarları

 Kargaşadan düzen doğar mı doğmaz mı diye sorsalar benim vereceğim cevap Semt Pazarlarıdır. Her türlü kaosun olduğu bir ortam. Ses, görüntü, kalabalık.... sağa gidenler, soldan gelenler, ayağınızdan Pazar arabası geçirenler, her gün gördüğü komşusunu sanki ilk defa görmüşçesine sarılıp sohbet edenler, çadırların üstünden boşalan sular, bağıra çağıra domates satan amcalar, maniler ve daha neler neler.....

 Aslına bakarsanız genel olarak fazla kalabalık ortamları sevmem. Herkes milim milim yürür. Elinizi attığınız her şey her an başkası tarafından çekilebilir. Her adımınızda başka birine çarparsınız. Kısacası pazarda ne varsa ‘’her’’ haliyle var.
 Sevmem dediğime bakmayın bütün pazarlar bir kenara Kozyatağı Cuma pazarı bir yana benim için. Ayda bir kere filan gitmeyi çok seviyorum. En çok da takı tezgahlarını. Ama sevmemin tek sebebi takı tezgahları da değil tabi.
 Aman canım kaç defa dedim sizlere. Bir şeyi seviyorsak sebebini asla bilemeyiz. Bilemem yani adını koyamam ki 20 yıldır alışveriş yaptığımız yumurtacı mı sebebi, çocukluğumuzdan beri sticker(ki biz yapışkan derdik) satan amca mı, her yıl daha iyi Türkçe konuşan japon (kozyatağı pazarı olunca çinliler değil japonlar oluyor) abiler mi, ya da belki de en çok o sokaklarda tezgah tezgah dolaşarak büyüyen ben mi?
 Ben bu pazarı neden seviyorum bilmiyorum. Bildiğim bir şey var geçen gün sokak aralarına kurulan semt pazarlarına kızdığımdı. Oysa çocukken heyecandan yatamazdık ‘’yarın Pazar var’’ diye.
 Garip?!?
 Büyüyünce ne oluyor biliyor musunuz? Pazarın sevdiğiniz kargaşası, sosyolojik bir konu olarak beliriyor gözünüzde.
 Saçma.
 Çok saçma.
 Pazar işte, haftada bir kurulan ve ev ekonomisinin kalbinin attığı sokak araları.
Uyarı: Blogumdaki yazıları ve resimleri izinsiz kullanmak kesinlikle YASAKTIR!!!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder