16 Nisan 2015 Perşembe

Abdulhamid'i Hiç Anlayamdık

    Hani bazen nedenini bilmeden kendine yakın hissedersin ya insanları işte benimki de öyle bir adını koyamamazlık durumu! 2. Abdülhamid, ismini duyduğumda hep bir incelik geliyor bana, hep bir hüzün kaplıyor içimi. Kitapsa alasım geliyor, programsa izleyesim... Size de daha önce Abdülhamid'in büyük kızı Ayşe Osmanoğlu'nun hatıralarını yazdığı kitabı önermiştim. Şimdi ise diğer kızı Şadiye Osmanoğlunun hatıraları ile karşınızdayım.

  Aslında söylenecek çok kelime yok, kurulacak cümle. Sadece hep merak etmiştim hanedanlık nasıl bu kadar değişebildi, nasıl islamın halifesiyken bu kadar tabiri caizse açılabildi. Hepsinin cevabının fazlasıyla bulunduğu bir kitap bu elimdeki. Sizinle sadece beni derinden etkileyen bir kısmı paylaşacağım...
   2. Dünya savaşı sırasında herkes Alman işgali altında olan Paris'i terk etmeye başlar öyle ki 36 apartmanlık bir blokta sadece 2 aile kalmıştır bunlardan biri ise Şadiye Sultan ve eşi. Reşad Bey eşine dilerse onlarında başka bir yere gidebileceklerini söyler ancak Şadiye Sultan, telaşa gerek olmadığını zaten herkesin mutlaka geri dönceğini söyler. Ve ekler, kendi yurdumda bana ''Gidiniz'' dedikleri vakit, Fransa bana hüsn-ü kabul gösterdi, burası benim ikinci vatanımdır. Kaçmak mı?
 Bu cevabın üzerine Empati kurdum Şadiye Sultanla ve diğer hanedan üyeleriyle sonra dedim ki zorla başkalaştırılan birilerini değerlerini kaybetmekle suçlayamazsın, asıl suçlu onları zorla başkalaştıranlardır. 
Abdülhamid'in de dediği gibi:
  ''Bugün vatanım diye bar bar bağıranlar içinde, vatanın ne olduğunu dahi bilmeyenler çoktur. '' 
   Aklıma yepyeni bir soru getirdi bu kitap. Ne mi? 2. vatanım dediği bir ülkeden dahi savaş esnasında kaçmayan Osmanlı ailesi kendi topraklarında nasıl da sürgün edilebildi?
Uyarı: Blogumdaki yazıların ve fotoğrafların izinsiz ve kaynaksız kullanımı kesinlikle YASAKTIR!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder