Salı günü yazdığım
bir gezi yazısı vardı. Henüz okumadıysanız buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Orada bahsettiğim erkek nüfusu ağırlıkta, eski dar İstanbul sokaklarından
bahsetmek istiyorum sizlere. Esnaf ve dar sokaklar... kaybolmuş İstanbul ruhu....
Hem Pazartesi hem de
sabahın erken saatleri olduğundan dükkanlar oldukça hareketliydi. Dükkanlara
yeni mal getirtenler. Depo boşaltanlar. Bizim gibi parça arayanlar. Her haliyle
Pazartesi sendromu yaşayan plaza çalışanlarına inat herkes oldukça istekli ve
sendrom yaşayamayacak kadar yoğundu. Ben ise şaşkındım.
Daha bir gün önce (pazar
günü) Lacivert Dergisi’nin bu ayki (kasım) sayısında Ara Güler’in röportajını
okumuştum. İstanbul kayboldu diyordu ve ekliyordu. ‘’Esasında İstanbul’da
değiliz biz İstanbul denen bir yerdeyiz. Adı İstanbul’’. Ertesi gün Galata’nın
arka sokaklarında gezerek Ara Güler’e katılıyordum. Gerçekten İstanbul denen
bir yerde yaşıyormuşum. İstanbul’da değil.
Ve ‘’İstanbul’un
sokaklarının hepsini gezmene imkan olmadığını’’ söylüyordu bir önceki soruya
cevap olarak. Karaköy’e doğru biraz
yürüdükten sonra arkama döndüğümde gördüğüm manzara tama olarak fotoğraftaki
işte. Bir noktaya 4 ayrı dar sokak bağlanıyor. Her birinin kendi içinde
bağlandığı başka sokaklar var. hepsinin içinde milyon çeşit dükkan var onlarca
eleman çalışıyor her birinde. Gerçekten de İstanbul’un hepsini bilmene de
gezmene de imkan yoktu.
Ama İstanbul’un ruhu
kaybolmamıştı. Mesela bu sokaklar...
Kalabalık.
Dar.
Ama ruhu var.
Yaşanmışlıklar var.
Ne biliyim sanki bu sokaklarda İstanbul var. İstanbul bu telaşın
içinde bir yerlerde. Belki de köşedeki büfede ya da bir pasajın altında ama
İstanbul hala var. sadece kalabalıktan
kaçmış bir halde ama ortaya çıkacak. Günü gelecek.
Ve kendini tekrardan hatırlatacak.
UYARI: Blogumdaki fotoğrafları ve
yazıları izinsiz kullanmak kesinlikle YASAKTIR!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder